Yokuş aşağı tahta köprüyü
yürüdükten sonra harika bir boğaz
manzarası ve yemyeşil ağaçların yaydığı buram
buram huzuru kokluyorum derinden. Kahverengi demir korkuluklardan destek alarak
izlediğim bu muhteşem görüntüyü beynime
kazımakla meşgulüm... İri dalgalı saçlarımın her tutamı bu ılık hava akımına kendini teslim etmiş, uyum
içinde..
Tam gözlerimi kaçırdığım sırada
bir manzara takılıyor göz bebeklerime. Gördüğüm resme doğru koşarcasına yürüyorum
. Her bir dalından patlamış binlerce pembe çiçekleri olan kimbilir kaç kök
sarmaşıklarla kaplı minik bir baraka şehriyle karşı karşıyayım.. Barakanın içinde tahta sedirler, üstüne gelişi güzel bırakılmış her biri pazen kumaşlardan dikilmiş kırlentlerle süslenmiş. Ön tarafında
dikdörtgen tahta masalar üstünde, taze kır çiçekleri ve burada keyifle kitap
okuyan insanlar.. Demir mavi çaydanlıkların oturtulduğu buharı birbirine
karışan mangallarda pişen tadına doyulmaz çaylar her masanın kendi
kullanımında. İşte böyle mis gibi çay ve çiçek kokuları eşliğinde sakin huzur
mutluluk dolu bu alanı, siz de deneyimlemek ister miydiniz ?