Erken Büyümek Zorunda Kalan Çocuklarımız Var Bizim..
Adı Mehmet.. En fazla 7-8 yaşlarında.. Her çocuk gibi o da masum, tertemiz...Dizlerini örten kırmızı şortunu yeşil bir tişörtle kombinlemiş. Ama öyle aynanın önüne geçip renk uyumuna nasıl durduğuna bakarak seçtiğinden falan değil , zaten giyecek bir ya da en fazla iki adet kıyafeti var Mehmet’in .. Aylardır yüzü banyo yüzü görmemiş. Kirli suratıyla yeni ve mutlu bir sabaha daha uyanıyor bugün. Belki de aylardır aynı Tşörtle yatıp kalkıyor. Öyle kirli ki tşörtü üstündeki desenler çizgiler kaybolmaya yüz tutmuş.. Saçlarına şekil vermek şöyle dursun, bir de iki numara traş ettirmişler garibimi . Ayağına giyecek ayakkabası olmadığı için yalın ayak basıyor İstanbul’un soğuk taşlarına. Arkasını dönüp el sallıyor kardeşlerine. iki tanesi tahtadan eski baraka evlerinin kırık dökük penceresinden uğurluyorlar abilerini . Abi çalışmaya gidiyor.. Bir-iki yıl sonra aynı kaderi paylaşacaklarını biliyorlar ama çocuk akıllarıyla herşeyi oyuna çevirdikleri gibi bu durum da düşlerinde heyecanlı bir oyun onlar için. Hayat sevimli hayat korkusuz hayat mutlu minik yüreklere. İkisinin de gözlerindeki çakmak çakmak bakışlar ve yüzlerindeki kocaman doğal gülümseyişleri onları gören tüm kalplere akıyor.. Abilerinden dönüşte çikolata sipariş etmeyi unutmuyorlar her çocuk gibi.. Abi de el sallayarak yürüyor bugünkü nasibinin peşinden… Minicik avuçları evden öğle yemeği için bir parça ekmeği kavramış ilerliyor hayatın içine. Sokağın başında kendi gibi gariban bir köpek yanaşıyor yanı başına. Gözlerini Mehmet’in elinde tuttuğu ekmeğe dikmiş öylece bakıyor, ortak olmak istiyor o bir parçacık katıksız ekmeğe.. Belli ki oda günlerdir midesini dolduracak bir şeyler bulamamış, Mehmet’in öğle yemeğine ortak olma derdinde... Üstü başı, yüzü gözü tozdan gözükmese de yüreği tertertemiz gönlü zengin çocuk Mehmet , azığını paylaşıyor yeni tanıştığı minik dostuyla.. Birlikte serin bi sonbahar sabahı İstanbul’un hareketli hayatına karışıyorlar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder